14 Aralık 2013 Cumartesi

El kahrını gene bögün yudan oldum..

        Doğarken kulağımıza Müslüm okudular herhalde.  Gene son güne bıraktık ölmeyi. Yakarsa bu dünyayı Şafiiler yakar diyordu Königsberg'li. Şarjın yüzde yüz olmadan evde çıkarsın ya hani, eşek oturur gibi bir telaş vardır üzerinde; hah o değil işte. İsyan ahlakı diye bir şey var mıdır bilmiyorum ama ahlaksızlık isyan olmamalı. Mahsun bir ifade yok insanlarda. Herkeste bir telaş, bir fenalık ,bir küflenmiş biber salçası tadı. Buz tutan anılarınızı hohlayarak canlandırabiliyor musunuz siz? Ben denemedim.
         Ömrümüzün beğenmediğimiz kısımlarını editleyebilseydik bir ömür vakit isterdim buna. Hüzün viraliyim sanırım bu hayatta. Bahtımızı kim siyaha boyadıysa iyi boyamış, tinerle bile geçmiyor Sıfır dokuz uç aradığımız günlerin samimiyetini özler oldum. Sarı,turkuaz mavisi, kırmızı Atlas uçlu kalemler vardı yirmi sekiz Şubat döneminde. Odam kireç tuttuğu için mi yüzüm gülmüyor acaba? Nedendir bilmem bir beşerin bu kadar beşer olabilmesi. Zulüm ve sevgi aynı çeşmeden akıyorsa bize neden hep kireçli su geliyor ulan. Geçtiğim yollardan geri dönerken yollarda kalan gözlerimi buluyorum.
         Kahve masasında geçirilen hayatlar var. Mesela samimiyetten gökyüzü yapsalar, güneşi kahve masasının yeşil örtüsü olurdu. Bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için sallanan bir masanın altına kağıt koyulmaz Yılmaz, eski gazete koyulur. Rabbim beni sev.Kaleciyle karşı karşıya bırakma, biliyorum, çok farkla auta atarım.




                   
             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder