"Bizim eskiden sevdalarımız vardi
Kızaran yanakları öpmelere utandık
Sonra suç olmak girdi araya
Bizim eskiden umutlarımız vardı
Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
Sonra yanılmak girdi araya
Bizim eskiden gülüşlerimiz vardi
Kırılan yüreklere öylesine dağıttık
Sonra ağlamak girdi araya
Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
Tutuşan dağların seherine yar olduk
Sonra vurulmak girdi araya"
Buralar eskiden dutluktu gibi bir giriş oldu haliyle lakin bu bir iç döküştür,bir sitem bir feryattır, fazla duygusal olmaya gerek var mı? Evet var! Söz gerek bize şafağa en yakın yerden muştular ipine tutunmak için.Eylem gerek Nuh'un son seferine bilet için. Safa-Merve arasında seller gibi ter akıtmak gerek Hacer gibi..
21.yy da vahyin yasakladığı her şeyin alenen ilmik ilmik işlendiği, tuzların yaraya göre sipariş edildiği, mevsim normallerinin dibinde seyreden sünnet çizgisi ile bırakın fikir-söylem-eylem birliğini, tuttuğumuz saçma sapan pankartların saplarının elimizde kaldığı dönemde mehdi gelse dahi çeşitli mazeretlerle (uyku sınavlar otobüs trafik vs) silahlı cihada dahi geç kalacak durumdayız.Allah bize azim heyecan heyecan ve heyecan versin o pankartın sapı olarak ölmek yakışmaz bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder