Saçlarını dağıtırsın rüzgarlara bırakırsın sonra feryad edersin çığlığın boşa gider. Bu puştlaşan sevdaları; üreme organlarının zeki insanlara gösterdiği serap diye tanımlıyordu kafası trilyon olan adam.Biz kutu kutu pense oynamayan çocuklardık oğlum anlatabiliyor muyum? Ama gene çığlıklarımız boşa gidiyordu.
Gönlünüzde otopark sorunu varsa harama helal katmışsınızdır. Rakıya su katmak gibi? İslam filtresinden geçiremediğimiz sevdaları bence putlarından geçirip harmanlayınca cigarayla iyi gidiyordu. Fıkhen yasaktı seni sevmek ama bence güzeldi. Put oldun ama helvadan değil, taştan.
Kabahat sende değil seni sevende de değil.Kabahat, canını dolgulu dişine takmaya çalışırken benim mahsülüm öldükten sonra mı diye şovmen çiftçide. Kabahat, göz ardı edemediği şeyleri koltuk altı yapıp sen sabahları gözünü ovuştura ovuştura trilyon kafayla durağa gittiğinde sabahın köründe kalkıp (sabahın körü mü olur aq? ) makyajını yapmış kahvaltısını etmiş at gibi yellenen kızlarda. Kabahat, yolsuzluk iddalarına ayfon kılıfları üreten kaymakamlarda.Kabahat öğrenciye hayr yapıyorum diye ümmetin malını deri koltuklara on numara mobilyalara harcayıp bu hayrı gene İslamcı öğrencinin cebinden çıkaran yılların teşkilatçısı başkanlarda. Kabahat önce Amerika'da sonra İsrail'de.Kabahat kokakolayı tersten okuyan orospu çocuğunda.
Şimdi tekrar ne yapsam dedritme bana Yarabbi şimdi tekrar ne yapsam dedirt.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder