20 Ağustos 2013 Salı

Acıyı sürümden kaybetmek.

     Yazları kurak ve acılı kışları soğuk ve üzücü geçen coğrafyaları yiyelim bize bir şey olmasın derken, son tek hüznümüzü de döndük bizimkilerle bugün. Dönüşler ve vedalar her zaman dondurma kutusunun içinden çıkan biber salçası olmaz elbette. Şehirler arası otobüslerin mola sancılarında izlediğim bir filmde diyordu adam: "Lan bir daha görmeyeceğin insanlarla neden vedalaşıyorsun" diye. Bir daha çekmemeye azmettiğimiz acılarımızı, bir daha görmeyeceğimizi bilsek vedalaşmaz mıydık ulan?
     Hava güzel,zemin acı çekmeye müsait tribünler tıklım tıklım dolu ve Çare Drogba ise biz çekilelim kahpe hayat yapsın muz ortasını. Uykudan uyanıp ince uçlu şarj aleti ararız ama teheccüd aklımıza gelmez be Kamil. Sabah uyandığımızda gökyüzüne değil de telefon ekranlarına bakıyoruz lan Jale.
      Teheccüd kelimesinin altını kırmızı ile çizen  blogspota da sövelim ulan. Sövelim dağa taşa bayıra. Sövelim Ahmet Kaya çalmayan mekanlara. Sövelim ulan asgari ücretle kendi aralarında yüzük takan fabrika işçisi muhafazakar tosunlara. Sövelim Albert Camus'ya, sövelim bu köle düzenine. Sövsenize lan. Ya da durun sövmeyin sizin günahınız da çekilmez, ben söverim zaten şeriatın kestiği tırnak uzamaz.


           

1 yorum: