23 Şubat 2019 Cumartesi

i used do to that when i was young



Dağlara çem, bülbüle gam, yadıma yar düştüğü zamanlardı. Hava çok sıcaktı ama çok üşüyordum. Öyle çok üşüyordum sırtımda kulunçlarım çıkmıştı...Nerede bir kalabalık görsem kaçıyordum, kaçamadığım zamanlarda onları dinliyormuş gibi yapıyordum, şakalara yalandan gülüyor, çok ciddi bir yalanla onların anlattıklarını samimiyetle dinliyor gibi görünüyordum. Yediğim yemekte tat, aldığım nefeste oksijen yoktu. Bitmişliğin tükenmişliğin zirvesine tırmanmıştım sanki. Ve zirvede yalnızdım. İşin kötüsü, bu zirveden inmeye niyetim yoktu. Sanki tükenmişlik bana daha iyi geliyordu çünkü
 aşağıya insem yeni bir şeyler tüketebilirdim ama bunu istemiyordum. Hayatımda ilk defa bu kadar tükendiğimi hissettim ama bardağın dolu tarafından bakarsam; ne olursa olsun bir zirveye çıkmıştım, zirvede tek başınaydım. Bu anlara da kimse tanık olmamıştı. Bir kutup ayısının dişisinin kokusunu arayışı gibi yıllarca kaldım o zirvede. Benden başka kimse yaralanmadı ama sırada daha kanlı savaşlar vardı. Bir savaşa katılıp yaralanmak istiyorum. Bunu deneyeceğim, zirveden indiğimde yapacağım ilk iş bu olacak. Bu duyguyu da tatmak istiyorum.
Bu toplumda yaşarken sanki bütün ahlaksızlıklara şahitlik ediyor, o nezaketsizliklerin bir parçasıymış gibi hissediyordum. Bir tren enkazı gibi dolaşıyordum etrafta.
Teyemmümün hangi şartlarda bozulduğunu tartışırken Arabi'nin dahi yunan felsefesinden etkilendiği düştü aklıma. Eve gelir gelmez ilk işi perdeleri 1 milimetre boşluk bırakmadan kapatmak olan babalardan, şalvarındaki domates ve çamaşır suyu lekelerini yıllarca fark ettirmeden tarlada çalışan annelere, pahalı bir ürün alırken "o kadar para verme evladım, şu ürün daha uygun fiyat" diye uyaran bakkal amcalara, top peşinde koşarken akşam ezanı vaktinden sonra eve gelmediği için tekme tokat eve getirilen çocuklara kadar hepsinin selamı var size. Siz demişken; geriye dönüp baktığınızda geçmeyen, bitmeyen bir şey var mı hayatınızda? En kötü gecenizi hatırlayın, geçmedi mi? "Bir sokak köpeğin gözünden dünyada bir gün" isminde bir senaryo yazmıştım zamanında ama kimseyle paylaşmadım.
Schopenhauer (google'a bakmadan yazabiliyorum) demişti bir pasajda: "Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır."




Şubat 2019/Etiyopya

7 yorum:

  1. hemen hemen tüm yazılarını okumuş biri olarak 2015 yılından beri yazmadığın için üzülmüştüm doğrusu. Blogunu açar açmaz yeni bir yazıyla karşılaşmak o kadar mutlu etti ki beni. İnşallah arayı yine çok aşmazsın. Bu arada zirvede tek başına kalıp, orada tükenmenin verdiği hazzı bilirim. İçten içe seni yer bitirir ama o seni bitirdikçe daha fazla haz duyarsın. Bu duruma alışmaman dileğiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim kardeşim, böyle güzel cümleler duymak beni çok mutlu ediyor. İnşallah dediğin gibi olmaz, çok sağol, var ol!

      Sil
  2. Bir daha bu kadar uzun süre beklemek zorunda kalmayız umarım. Kendimi bir zirveden bambaşka bir zirveye fırlatılmış gibi hissediyorum. Bi kaç gün sonra Doğum günüm. ‘Bir tren enkazı gibi dolaşıyorum etrafta’ cümlesi kendime bu yıl ki hediyem olsun.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Twitter hesabında blog adresini verince hemencecik bloguna gittim. Pek bi sevindim.
    Ara uzamış, asra bedel olmuştu. Hadi biz neyse Mustafa Timuri'nin "ihok bize şiir yazsın!" isteğini bari kırmaz insan, diye söyleniyordum.
    "gençliğimde yaptığım" başlığı değişik olmuş. BeyazıtıBistami hazretlerinin "o zaman nasılsa şimdi de öyledir!" cevabını anıştırdı bana.
    Şükür kavuşturana ve de sana merhaba!

    YanıtlaSil