Hiçbir zaman çözemeyeceğiz annemizin düğümlediği poşetleri.
Celladımıza gülümserken verdiğimiz pozları profil fotoğrafları yapınca köprüden
atıldık mahzenlere.Afiyet olsun diye yemek getiren kuryelere; “gel beraber
olsun” diyen adamlardık en nihayetinde.Ne zamana ayak uydurabildik ne de
halaya. Ne halay başı olabildik, ne de mapusa duvar.
Sevdalarımız sevda olmadı, cefalarımız cefa. Tabipler el
çekti bizden. Herkesin tanıdık olduğu yerde yabancı olduk. Ayak bastığımız
köprü kurudu. Karıncanın karşısındaki mazlum ağustos böceği olduk. Sıra bize
gelince mesai bitti. Kaza yaptık hava yastığı açılmadı. Sigara yaktık otobüs
geldi. Mahzunnin yıldızı kaydı göremedik. Nuh’un gemisine bilet bulamadık.
Karaborsaya düştü umutlarımız. Ensar olduk muhacir bulamadık. Fransa olduk
ihtilal oldu. Azınlık olduk ayakkabımızın deliğinden vurdular.
Müslüm Gürses avamın arabeskçisiydi Orhan entellerin.
Modernizme
söven herkesin kravatı neden çok pahalıydı. Hüzün kitaplarına önsöz olmuşuz.
Mutluluğa dansöz.”Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür” diyor Ataol
Behramoğlu.
Hayat Mardin kapısıydı biz de atlayamadık..