24 Şubat 2013 Pazar

Bizim Eskiden Sevdalarımız Vardı




"Bizim eskiden sevdalarımız vardi
Kızaran yanakları öpmelere utandık
Sonra suç olmak girdi araya

Bizim eskiden umutlarımız vardı
Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
Sonra yanılmak girdi araya 

Bizim eskiden gülüşlerimiz vardi
Kırılan yüreklere öylesine dağıttık
Sonra ağlamak girdi araya

Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
Tutuşan dağların seherine yar olduk
Sonra vurulmak girdi araya"

                 Ne güzel demiş "Hayaloğlu", şimdi bunlardan geriye yalnızca "yaşama telaşı kaldı". Bizim eskiden bir de şehadet sevdamız vardı,koşuşturmaca arasında kurban verip ekmek arası yediğimiz. Ya zafer ya şehadet haykırışlarımız vardı boncuk boncuk önümüze dökülen.Metin Yüksel yürüyüşü vardı faiz kokan caddelerde. Sisli geceler arasından sıyrılıp gelen Malcolm edası vardı yüzümüzde. Pankartlarımız vardı korku salan yüreklere.
                Buralar eskiden dutluktu gibi bir giriş oldu haliyle lakin bu bir iç döküştür,bir sitem bir feryattır, fazla duygusal olmaya gerek var mı? Evet var! Söz gerek bize şafağa en yakın yerden muştular ipine tutunmak için.Eylem gerek Nuh'un son seferine bilet  için. Safa-Merve arasında seller gibi ter akıtmak gerek Hacer gibi..
                  21.yy da vahyin yasakladığı her şeyin alenen ilmik ilmik işlendiği, tuzların yaraya göre sipariş edildiği, mevsim normallerinin dibinde seyreden sünnet çizgisi ile bırakın fikir-söylem-eylem birliğini, tuttuğumuz saçma sapan pankartların saplarının elimizde kaldığı dönemde mehdi gelse dahi çeşitli mazeretlerle (uyku sınavlar otobüs trafik vs) silahlı cihada dahi geç kalacak durumdayız.Allah bize azim heyecan heyecan ve heyecan versin o pankartın sapı olarak ölmek yakışmaz bize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder